abwechslungsreich – A2 / sıfat: değişken, çeşitli, renkli
Beispiel:
Meine Arbeit ist sehr abwechslungsreich. Jeden Tag habe ich neue Herausforderungen und lerne unterschiedliche Dinge kennen. Gestern habe ich einen Bericht geschrieben, heute bin ich auf einer Baustelle.
Türkçesi:
İşim çok çeşitli. Her gün yeni zorluklarla karşılaşıyorum ve farklı şeyler öğreniyorum. Dün bir rapor yazdım, bugün bir inşaat sahasındayım.
tadeln – C2 / düzenli fiil / tadelte – hat getadelt: ayıplamak, azarlamak, kınamak
Beispiel:
Der Lehrer hat den Schüler vor der ganzen Klasse getadelt, weil er seine Hausaufgaben nicht gemacht hatte. Der Schüler war sehr verlegen.
Türkçesi:
Öğretmen, ödevini yapmadığı için öğrenciyi bütün sınıfın önünde azarladı. Öğrenci çok utandı.
herablassend – C1 / sıfat: aşağılayıcı, küçümseyen
Beispiel:
Er redete mit seinem Kollegen auf eine herablassende Weise, als ob er alles besser wüsste. Niemand mochte seine Art zu sprechen.
Türkçesi:
Meslektaşıyla küçümseyici bir şekilde konuştu, sanki her şeyi daha iyi biliyormuş gibi. Kimse onun konuşma tarzını sevmedi.
Bunker – C2 / der Bunker / die Bunker (Çoğul): sığınak
Beispiel:
Im Krieg versteckten sich viele Menschen in einem Bunker. Es war dunkel und eng, aber sie fühlten sich dort sicher.
Türkçesi:
Savaşta birçok insan bir sığınakta saklandı. Karanlık ve dardı, ama orada güvende hissediyorlardı.
ergattern – C2 / düzenli fiil / ergatterte – hat ergattert: elde etmek, yakalamak, kapmak
Beispiel:
Es war schwer, einen Platz im Restaurant zu ergattern, da es so beliebt war. Doch nach langem Warten hatten wir Glück.
Türkçesi:
Restoranda bir yer kapmak zordu çünkü çok popülerdi. Ama uzun bir bekleyişten sonra şanslıydık.
Urheberrecht – C1 / das Urheberrecht / die Urheberrechte (Çoğul): telif hakkı
Beispiel:
Der Künstler kämpfte um sein Urheberrecht, damit niemand seine Werke ohne Erlaubnis verwenden konnte.
Türkçesi:
Sanatçı, eserlerinin izinsiz kullanılmaması için telif hakkı için savaştı.
gängig – B2 / sıfat: yaygın, geçerli
Beispiel:
Es ist gängige Praxis, dass man sich in Deutschland beim Umzug ummeldet.
Türkçesi:
Almanya’da taşındığında adresini güncellemek yaygın bir uygulamadır.
buchstäblich – C2 / sıfat: kelimesi kelimesine, tam anlamıyla
Beispiel:
Als sie das Konzert hörte, war sie buchstäblich sprachlos vor Begeisterung.
Türkçesi:
Konseri dinlerken kelimenin tam anlamıyla hayranlıktan konuşamaz hale geldi.
Bezugnahme – C1 / die Bezugnahme / die Bezugnahmen (Çoğul): başvuru, gönderme, atıf
Beispiel:
In seiner Rede machte der Politiker eine Bezugnahme auf frühere Gesetze, die geändert werden mussten.
Türkçesi:
Politikacı konuşmasında değişmesi gereken önceki yasalara bir atıfta bulundu.
Einsatzkraft – C1 / die Einsatzkraft / die Einsatzkräfte (Çoğul): çalışma ekibi üyesi, acil servis görevlisi
Beispiel:
Die Einsatzkräfte arbeiteten rund um die Uhr, um den Menschen in der Katastrophenregion zu helfen.
Türkçesi:
Acil durum ekipleri, felaket bölgesindeki insanlara yardım etmek için gece gündüz çalıştı.
entsetzen – C1 / düzenli fiil / entsetzte – hat entsetzt: dehşete düşmek, şok olmak
Beispiel:
Die Nachrichten über das Erdbeben haben die ganze Welt entsetzt. Die Zerstörung war unvorstellbar.
Türkçesi:
Depremle ilgili haberler tüm dünyayı dehşete düşürdü. Yıkım akıl almazdı.
ilginizi çekebilir: Almanya’da İş Arama: En İyi Siteler ve Başvuru Tüyoları
meinethalben – B1 / zarf: benim için, bana göre, benim açımdan
Beispiel:
Meinethalben kannst du die Entscheidung treffen. Ich vertraue deinem Urteil.
Türkçesi:
Benim açımdan kararı sen verebilirsin. Senin yargına güveniyorum.
herbeisehnen – C2 / düzenli fiil / sehnte herbei – hat herbeigesehnt: özlemek, dört gözle beklemek
Beispiel:
Nach einem langen Winter sehnte sie den Frühling herbei. Sie konnte es kaum erwarten, die ersten Blumen zu sehen.
Türkçesi:
Uzun bir kışın ardından baharın gelişini dört gözle bekliyordu. İlk çiçekleri görmeyi sabırsızlıkla bekliyordu.
Drangsalierung – C2 / die Drangsalierung / die Drangsalierungen (Çoğul): eziyet, zulüm
Beispiel:
Die Drangsalierung der Minderheiten in diesem Land ist ein großes Problem, das dringend gelöst werden muss.
Türkçesi:
Bu ülkedeki azınlıklara yapılan eziyet, acilen çözülmesi gereken büyük bir sorundur.
Umwälzung – C1 / die Umwälzung / die Umwälzungen (Çoğul): değişim, dönüşüm
Beispiel:
Die industrielle Revolution war eine große Umwälzung, die die Gesellschaft grundlegend veränderte.
Türkçesi:
Sanayi devrimi, toplumu köklü bir şekilde değiştiren büyük bir dönüşümdü.
Cevapla